Tahsildar Yusuf Efendi
1919' daki emperyalist işgale direnişin gönüllü önderlerinden
Sarayköylü kuvvacı Tahsildar Yusuf Efendi Tahsildar Yusuf Efendi, Sarayköylü kuvvacılardan, 1919' daki emperyalist işgale direnişin gönüllü önderlerinden bir yurtseverdi. Onlar, Anadolu da ki uyanışın, şahlanışın yiğitleri öncüleri idiler. Onlar, Anadolu da ki Kuvvayi Milliye hareketinin öncülleri idiler. Hepsinin ruhları şadolsun, toprakları bol olsun, ışıklar içinde yatsınlar. Tahsildar Yusuf Efendi; Sarayköy de Hacı Katipler lakabıyla tanınan sülalenin mensubudur. Büyüklerin aktardıkları bilgilerden 1880'li yıllarda doğduğu, 1920'li yılların ikinci yarısında vefat ettiği anlaşılmaktadır. 1920'li yıllarda, önce Hükümet konağı yakınında, önünde çınar ağacı bulunan bir çıkmaz sokağın girişindeki, sonraları Ferhatlar lakaplı aileye sattıkları evde yaşamıştır. Daha sonra Aşağı Mahalleye taşındıklarını öğreniyorum. Yusuf Efendi Hafize Hanımla evli olup, bu evliliğinden, Huriye, Şerife, Hatice, Macide ve Tevhide isimli beş çocuğa olmuştur. Yusuf Efendinin kızlarından en büyüğü Huriye Hanımdır. Mustafa Ali Barut ile evliliğinden dünyaya gelen Fatma, Zinet , Zübeyde ve Halil İbrahim isimli dört çocuğu vardır. Yusuf Efendi çocukları,ve ilk torunları olan Fatma ve Behçeti çok severmiş. Diğer torunlarını göremeden 45'li yaşlarında hayata veda etmiş. Onlar için "Bunlar oğul balı, çok tatlı oluyor" dermiş. Huriye Hanımın ilk çocuğu Fatma( Remziye) Ünlütürktür. Cemal Ünlütürkle evlidir. Ünlütürkler, Sarayköyde iken Yıldıztepede oturmuşlar. Cemal Ünlütürk önceleri istasyon kahvelerini işletmiş, sonraki yıllar, aile İzmire taşınmıştır. Ünlütürklerin, Gülsevim, Gülseren ve Cahide adında 3 çocuğu vardır. İkinci çocuğu Zinet hanım olup, Hüseyin Girginle olan evliliklerinden Halit, Atila, Aynur ve Ayfer isimli dört çocukları olmuştur. Aile sonradan İzmire taşınmıştır. Üçüncü çocukları ise, Zübeydedir. Uzun yıllar Almanyada kalmış, orada vefat etmiştir. Ailenin son çocuğu Halil İbrahim olup, küçük yaşta vefat etmiştir. Yusuf Efendinin kızlarından Şerife Hanım; tatlıcı( köfteci) Süleyman'ın ( Süleyman Çakır) eşidir. Çocuklarından anımsayabildiklerim, Behçet Çakır, Baki Çakır, Yusuf Çakır, kızları Özcan, Kamile, küçük yaşta ölen ikiz çocuklarından birisi Süleyman'dır. Yusuf Efendi evlatlarından Hatice Hanım; Karahayıtlı Dişçi Ahmet'in eşidir. Oğulları Mehmet Ali, Kızları Güngör Hanımdır. Yusuf Efendinin evlatlarından Tevhide Hanım; Marangoz Koca Mustafa'nın (Dazkır) eşidir. Aile sonradan İzmire taşınmıştır. Çocukları; Nuran, Niyazi ve Mehmettir. Yusuf Efendinin en küçük çocuğu ise, Macide Hanımdır. 20-22 yaşlarında yaşama veda etmiştir. Eşi Palaport Mehmet olarak biliniyor. Sizlere Tahsildar Yusuf Efendiyi anlatmayı neden gerek duydum?. Yanıtım, çünkü onlar unutulmamalıdırlar ve daima anımsanmalıdırlar. Onlar, bizlerin yaşam kaynağımız olan bu ortamı bize sunan, bizleri bu günlere taşıyan yurtseverlerdir. Onlar yaşamlarını bu topraklar için hiç çekinmeden verebilen yurtseverlerdir. Onlar; bu topraklara kan veren, can veren halk önderleri ve gönüllülerdir. Onlar; Batılı sömürgecilerin Güzel Yurdumuzu işgal ve parçalamalarına karşı duran, Anadolu insanını harekete geçiren, Anadolu da ki çoban ateşlerini yakan öncülerdir. Onların yaşama bakış ve örnek davranışları, geleceğimize ışık tutsun diye bu satırları kaleme alıyorum. Onlar, Anadolu da ki uyanışın, şahlanışın yiğitleri öncüleri idiler. Onlar, Anadolu da ki Kuvvayi Milliye hareketinin öncülleri idiler. Hepsinin ruhları şadolsun, toprakları bol olsun, ışıklar içinde yatsınlar. Sizlere konuya ilişkin Eski Sarayköy Heyeti Milliye Başkanı ve Eski Aydın Cenup Cephesi Müdafaa-i Hukuk ve Reddi İlhak Heyeti merkeziyesi üyelerinden Emin Aslan TOKAT’ın 01/03/1942 Tarihli yazılarının tamamını aşağıdaki web sayfasından okumanızı öneririm. http://saraykoyheyetimilliye.blogspot.com …………………………………………………… İzmir'in Yunanlılar tarafından işgal edildiği gün, Vatansever Sarayköylüler pür heyecanla telgrafhaneye ve Belediyeye koşarak tamamlayıcı bilgi almak için gözler yaşlı adeta çırpınıyorlardı. Nihayet acı durum açıklandı. Halk çarşı meydanında kuyunun önünde miting halinde toplandı. Gizli gizli faaliyet çoktan başlamıştı. Sonra alenen ve resmen milli kuvvetler ilk savaş kararını 24 Mayıs 1935 de burada verdi (1919) Kuyunun önündeki büyük meydanda Denizli'de olduğu gibi nutuklar verilerek işgal protesto edildi. Hemen ilk olarak Sarayköy'de bir “Heyeti Milliye” kurulmasına ve çete teşkilatı ile vatanın düşman istilasından korunması için savaşa başlamasına kat'i surette engin tarihinden ilham alarak şeref ve namus üzerine söz verilerek ve yemin edilerek karar verildi. Teşkil edilen Heyeti Milliye müdafaa esaslarını tespit edecekti Bu heyet geniş yetki ile çalışmaya başladı. İlk heyeti milliye müftü Ahmet Şükrü, müderriz Hacı Halil Zade İsmail, Tokatlıoğlu Emin Aslan, Asaf AKMANSOY, Müderris Hacı Efendi Zade Fehmi efendi, Belediye Reisi Halil efendi, Doktor Salih Tevfik, Münir Alp, Tokatlıoğlu Mehmet İhsan, Yüzbaşı Zühtü beyler gibi fedakar yurttaşlardan teşekkül etmiştir. Bu ülkeyi düşman işgalinden kurtarmak için “Sarayköy Kazası Heyeti Milliyesi” artık candan bir feragatla ve bütün samimiyetiyle çalışıyor ve bu hususta halka ve civar kazalara da bu kutsal milli davaya iştirakleri için teller çekmek, heyetler göndermek suretiyle onları bu yüce ülküye doğru sevk ediyordu. Fakat bir taraftan silahları ile İzmir'den Sarayköy'e kaçıp gelen subayların kırık maneviyatlarının halk üzerindeki menfi tesiri, bir taraftan da Saray ve İstanbul hükümetinin mücahitleri kandırıp mücadeleden vazgeçirmek için yaptıkları alçakça propagandaları, diğer bir taraftan da Yunan zulmünden korkarak “Teşkilatlı ve teçhizatlı Yunan Ordusuna karşı biz bu ufak çete kuvvetleri ile nasıl başa çıkabiliriz?” itirazları ile milli mücadeleye katılmak istemeyen bazı menfi ruhlu yurttaşlarla da ayrıca mücadele halinde idi. Bu menfi ruhlu yurttaşlar daha çok İstanbul hükümetinin ve halifenin miskin ve korkak tavsiyelerine kendilerini kaptırmışlardı. İstanbul Hükümeti ve saray güya kendilerince bir ittihatçı manevrasından başka bir şey olmayan bu milli ayaklanmanın akıbetinin memlekete felaket getireceğinden , bu gibi faydasız ve lüzumsuz teşebbüslerden vazgeçilmesi, devletçe alınan bu husustaki teşebbüsleri bozmamak ve işi daha fazla azıtmamak için sükunetle hareket edilmesi ve gayrimüslim unsurlarla kardeşçe geçinilmesi hususundaki propagandalarına devam ediyorlardı. Bilhassa bu tarihlerde dahiliye nazırı olan Ali Kemal' den mücahitleri ayaklanmadan vazgeçirmek için korkutucu telgraflarda geliyordu. Nihayet bütün teşebbüsleri ve tehditlerine rağmen mücahitleri ülkülerinden ve hareketlerinden ayıramayan saray, bir de heyeti nasiha göndermek suretiyle meseleyi güya kökünden halletmek istemişti. Bu kutsal davada cidden takdirlere şayan bir kahramanlık ve heyecanla çalışıp etrafına ön ayak olmak şerefine bihakkın (hak ederek) layık olan ve bununla ebediyen iftihar edecek Gazi Sarayköy halkı ise, düşmanın taarruzistikametlerini çevreleyen Menderes tabii hududundan da faydalanmasını bildiklerinden, duçar (maruz kalmış) oldukları çok ağır maddi zararlar pahasına da olsa, topraklarının bı karışımı bile nihai zafere kadar düşmana çiğnetmemişlerdir. Bu günlerde bir taraftan gönüllü celp etmek, bir taraftan da onları teçhiz hususunda işleri ve münakaşaları çoğalan ve önem kazanan Sarayköy Heyeti Milliyesi bünyesini kuvvetlendirmek ve muamelelerine daha çok resmiyet vermek maksadı ile içlerine daha kuvvetli bazı elemanlar almak ve inzibat teşkilatı kurmak suretiyle teşkilatını tevsi etmek zaruretini duydu. Hatta muamelelerinde ve evrakta sırf başkanın imzasıyla iktifa (yetinme) etmeyerek bir de kazdırılacak büyük bir resmi mühürle bütün muamelelerinde (işlemlerinde) heyeti milliyeyi bir kül halinde ilzam etmek için, evrakın resmi bir heyeti milliye mühürü ile mühürlenmesini muvafık (uygun olmak) ve lüzumlu gördü.Ve hemen “ Sarayköy Kazası Heyeti Milliyesi ” Adlı bir mühür kazdırıldı. Artık bundan sonra bütün emir ve kararların altına heyet huzurunda o mühür basılıyordu. |
Bu mühürle heyeti milliye diğer kurumlarda olduğu gibi mesela başkanın şahsi diktasından kurtarılıyor , ona bir nevi hükmü şahsiyet verilmiş oluyordu. Bu mühürle mühürlü evrakta başkaca reisin imzası dahi olmasa ilgililere bir emir mahiyetinde tesir yapıyor ve muhtevası muhatabı tarafından tereddütsüzce tatbik ediliyordu.
Sarayköyün İlk heyeti milliyesi: Bu ilk kazdırılan tarihi ihtilal mühür ü ile mühürlü mazbata halinde bir belge sureti örnek olarak bu tarihçenin sonuna derce (içine alma-biriktirme) edilmiştir. Bu sarılıda iyi bir talih eseri olarak Sarayköy'ümüze Mithat İzzet adında, tecrübesiz olmakla beraber celadetli (yiğit),dürüst, çalışkan, ufak tefek boyda bir kaymakam Ankara hükümeti tarafından tayin edilerek vazifesi başına gelmişti. Bu zat daima heyeti milliyenin bütün faaliyetini destekliyor ve binaneleyh bu suretle müşterek ve mütesanit çalışmada kazada her işte daima iyi neticeler alınıyordu.Mahalli hükümetle heyeti milliye teşkilatının bu mütesanit çalışması neticesinde “Bu zamanlarda artık işgal bölgelerinde Rumların ve Yunanlıların zulümleri çekilmez hale geldiğinden” Sarayköy 5 Heyeti Milliyesi mahallinde gönüllülerden teşkil edeceği müfrezelerle Nazilli'ye gece baskınları yaparak güzel Nazilli'yi kurtarmak ve oradaki islam ahaliyi düşman zulümlerinden korumak ve onları hürriyetlerine kavuşturmak için sürekli çete harpleri açmak suretiyle harekete geçmek kararını almıştı. Sarayköy Heyeti Milliyesi'nin çok verimli ve heyecanlı, fiili çalışmaları müspet neticeler vermeye başladığı bu sıralarda Denizli müftüsü Ahmet Hulusi Efendi 'nin de Dinar'dan Denizli'ye avdet etmesiyle Denizli'de sukuneti bırakıp bir canlılık hareketi hissedilmeye başlamıştı.Bu sıralarda Sarayköy'de fiili olarak şu faaliyetleri görüyoruz. Heyeti milliye tamamıyla kuvvetlenmiş ve serpilmiş, tehditlerini ve emirlerini kayıtsız şartsız ikaa muktedir (güçlü) adeta bir hükümeti muvakkate gibi dinamik bir otorite haline almıştı. Evvela geniş mikyasta gönüllü toplamak icap ediyordu. Bu maksatla sağa sola memurlar ve heyetler gönderiliyor ve halkı bu yüce gayeye sevk edebilmek için her türlü zoru kullanarak müspet teşebbüslere girişiyordu. Müftü Ahmet Şükrü, Müderriz Hacı Halil Zade İsmail, Tokatlıoğlu Emin Aslan, Asaf AKMANSOY, Müderris Hacı Efendi Zade Fehmi efendi, Belediye Reisi Halil efendi, Doktor Salih Tevfik, Münir Alp, Tokatlıoğlu Mehmet İhsan, Yüzbaşı Zühtü Bey Sarayköylü gönüllüler: (Sarayköy direnişinin ilk öncüleri) Tahsildar Yusuf efendi, Koca müftü oğlu Ahmet, Halit ve Ferhat efendiler, Tahsildar Şefik efendi, Tahsil memuru Avni efendi, Ayakçıoğlu Ahmet Fuat Dülger, Ömer oğlu Lütfü usta, Havuççu Ahmet, Tosunlar lı Yörük Hasan oğlu Halil, İmam oğlu Kara Halil , Hacı Başçavuş zade Ali oğlu Halil İbrahim, Hasköylü Hafız Ahmet efendi, Hacı Mollaoğlu Cemal, Kangır Mehmet çavuş oğlu Koca Hasan, Alaiyeli Hasan, Feslihan mahallesinden Salih onbaşı, Borazan Şaban oğlu Osman çavuş, Muhacır Ali Çavuş, Kızılhisarlı süvari Mustafa, Kozalı oğlu Esat, Hacı molla oğlu Ömer, Palanın kel Mustan, Yörük Yusuf...vd. Evvela, Sarayköy'de oturmakta olan Yüzbaşı Süleyman Bey kumandasında bir müfreze teşkili ile Nazilli'ye baskına gönderilmesi, heyeti milliyece muvafık görüldü. Bu yüzbaşı Süleyman bey müfrezesinde büyük bir feragat ve fedakarlıkla çalışan Sarayköylü gönüllülerden tahsildar Yusuf efendi, koca müftü oğlu Ahmet, Halit ve Ferhat efendiler, tahsildar Şefik efendi,tahsil memuru Avni efendi, ayakçıoğlu Ahmet Fuat Dülger, Ömer oğlu Lütfü usta, havuççu Ahmet, Tosunlar lı Yörük Hasan oğlu Halil, İmam oğlu Kara Halil , Hacı Başçavuş zade Ali oğlu Halil İbrahim, Hasköylü Hafız Ahmet efendi, Hacı Mollaoğlu Cemal, Kangır Mehmet çavuş oğlu Koca Hasan, Alaiyeli Hasan, Feslihan mahallesinden Salih onbaşı, Borazan Şaban oğlu Osman çavuş,Muhacır Ali Çavuş, Kızılhisarlı süvari Mustafa, Kozalı oğlu Esat, Hacı molla oğlu Ömer, palanın kel Mustan,Yörük Yusuf... vesaire gibi daha adldrını hatırlayamadığım kahraman mücahitlerimizden teşekkül eden bu müfrezeye, Tavaşlı oğlu Ömer bey' in Ahmetli ve Tosunlar köylülerinden mürekkep olarak teşkil ettiği otuz küsur atlı ve “Menderes Güneşi” ismini alan mücahit grubu ile 17/Haziran /1919 da Duacılı köyündenn Molla Bekir (bu zat sonradan Yörük Ali Efe nin Bekir emmisi olarak Yörük Ali Efe çetesinde çalıştığından, Denizli'de karargahında, şimdiki vali konağında, Yörük Ali Efe nin rakibi umum kumandan Demirci Mehmet Efe tarafından öldürülmüştür.) komutasında Kör Hasan, Koca Ahmet, Ahmet oğlu İsmail, Sansar Ali vesair köylülerden kürekkep diğer bir molla Bekir çetesi ile , sonradan Musa Efendi çetesi de ilhak(katma-katılma) ettiler Ve hepsi birleşerek Nazilli istikametinde yola çıkmak üzere hazırlandılar. Daha önceden bu mücahit kuvvetler Sarayköy Heyeti Milliyesi'nce Teçhiz edildikten sonra çarşı meydanında kuyu önünde toplandılar. Kendilerine kuyunun kenarında heyeti milliye namına Emin Arslan Tokat tarafından sureti aşağıda yazılı nutuk söylendi. “Sevgili hemşehrilerim, bugün aziz vatanımızı pis çizmeleri ile çiğneyen küstah bir düşmanı yurdumuzdan tard etme kararını vermiş bulunuyoruz. Siz kahramanlar da bu büyük ve milli davanın tahakkuku için silaha sarılmış bir halde hareke müheyyasınız. (hazırsınız) Şimdiden gazanız mübarek olsun. İnşallah sağlıkla gider düşmanı kovar ve yurdumuzu kurtarır ve milletimizi de kaybolan istiklaline tekrar kavuşturursunuz. Nazilli de düşman çizmeleri altında bin bir zulüm ve vahşi işkenceler altında inleyen dindaşlarımızı da kurtarır, onları da hürriyetlerine kavuşturusunuz ve pek yakında büyük başarılarla ve gazi olarak yine böylece sağ salim dönersiniz. Selametle gidin yiğit hemşehrilerim” Bu suretle teşci (kutlanan) edilen Sarayköy mücahitlerinden teşekkül eden müfreze çarşı meydanında toplanan binlerle Sarayköylünün gözyaşları ve coşkun dua ve tekbirleri arasında uğurlandılar. Müfrezeyi teşkil eden ve esasen her biri birer eski muharip asker olan bu hemşehriler Ey Gazi marşını söyleyerek Nazilli istikametinde atlarına binerek hareket ettiler. …………………………. SONUÇ : Aziz Türk Gençliği, tekrar ediyorum seni bu pürüzsüz Yurtta bu günkü şanlı varlığa ulaştıran büyüklerinin bu güzel durumu elde edinceye kadar bu alanda gösterdiği celadet ve kahramanlıklar görülüyor ki maddi ölçülere sığmayacak kadar geniş ve büyüktür. Bu ihtişamlı varlığı meçhul şehitleri ve gazileri önünde saygı ile eğilelim. Milletimizin o kara günlerinde kendilerine önderlik eden değerli büyüklerimize bin minnet bin şükran.... Türk genci, unutma ki, Atatürk ve İnönü Yurdu ve Cumhuriyeti sana emanet etti. Bu Yüce emaneti omuzlarında daima kıvanç ile taşı, yükselt ve ecdadına layık olmağa çalış ve onunla ve ona müntesip olmakla da iftihar et. “Ne mutlu Türk'üm diyene “ , Dünyalar durdukça var olsun Yüce Milletimiz.. Emin Aslan TOKAT Eski Sarayköy Heyeti Milliye Başkanı Ve Eski Aydın Cenup Cephesi Müdafaa-i Hukuk ve Reddi İlhak Heyeti Merkeziyesi Üyelerinden Sarayköy-Denizli 01/03/1942 |
Tahsildar Yusuf Efendiye İlişkin Eğitimci-Araştırmacı Yazar Hasan Kallimci İle Yazışmalar:
Her şey bir ileti ile başladı. Değerli eğitimci yazar, sevgili hocamız Hasan Kallimcinin gönderdiği bir ileti sonrası aşağıda sizlere sunduğum gelişmeler ve yazışmalar oldu. Titiz çalışmalarından ve Sarayköy'ün yazılı tarihine ve Milli Mücadele günlerine ilişkin Sarayköylü Yurtseverlerin çalışmalarına katkı adına yaptıklarına şahsım adına teşekkür ediyor, bu ve benzeri çalışmalarında kolaylıklar diliyor, saygılar sunuyorum.
Tahsildar Yusuf Efendi, Sarayköylü kuvvacılardan, 1919' daki emperyalist işgale direnişin gönüllü önderlerinden bir yurtseverdi. Onlar, anadolu da ki uyanışın, şahlanışın yiğitleri , kuvvayı milliye hareketinin öncülleri idiler. hepsinin ruhları şadolsun, toprakları bol olsun, ışıklar içerisinde yatsınlar.
Kaynak: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ,Elli Altıncı İçtima,15 Şubat 1926 Pazartesi
(tutanaklar_TUTANAK_TBMM_d02_c022_tbmm02022056)
Sarayköyü Müftüsü Ahmet Şükrü efendi {Beyaz kurdeleli)
Saraköy Emin Aslan bey (Beyaz kurdeleli)
Sarayköy Rıza bey oğlu Hulusi bey (Beyaz kurdeleli)
Sarayköy Tavaslızade Ömer hey (Beyaz kurdeleli)
Sarayköy kazası Malmüdürü Hüseyin Avni efendi (Beyaz kurdeleli)
Sarayköy kazası tahsildarlarından Şefik efendi (Kırmızı kurdeleli)
Sarayköy kazasının Balâ mahallesinden marangoz Lütfi usta (Kırmızı kurdeleli)
Sarayköy kazasının Aşağı mahallesinden Kâtipzade Tahsildar Yusuf efendi (Kırmızı kurdeleli)
Sevgili Eğitimci-Araştırmacı Yazar Hasan Kallimci hocamızla yazışmalar ve Tahsildar Yusuf Efendiye ilişkin aktarılan bilgiler:
Her şey bir ileti ile başladı. Değerli eğitimci yazar, sevgili hocamız Hasan Kallimcinin gönderdiği bir ileti sonrası aşağıda sizlere sunduğum gelişmeler ve yazışmalar oldu. Titiz çalışmalarından ve Sarayköy'ün yazılı tarihine ve Milli Mücadele günlerine ilişkin Sarayköylü Yurtseverlerin çalışmalarına katkı adına yaptıklarına şahsım adına teşekkür ediyor, bu ve benzeri çalışmalarında kolaylıklar diliyor, saygılar sunuyorum.
Tahsildar Yusuf Efendi, Sarayköylü kuvvacılardan, 1919' daki emperyalist işgale direnişin gönüllü önderlerinden bir yurtseverdi. Onlar, anadolu da ki uyanışın, şahlanışın yiğitleri , kuvvayı milliye hareketinin öncülleri idiler. hepsinin ruhları şadolsun, toprakları bol olsun, ışıklar içerisinde yatsınlar.
- Bu belgeler, ileriki zamanda konuya ilişkin çalışmalar yürütecek kişi ve kuruluşlara katkı sağlamak adına kaleme alındı. Genç cumhurıyetin kuruluş döneminin hemen öncesi ve sonrası yıllara ilişkin Sarayköy'ümüzün toplumsal yaşamına dair önemsenen belge ve görüşleri sizlerle paylaşmak da diğer bir amacımızdı.
Kaynak: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ,Elli Altıncı İçtima,15 Şubat 1926 Pazartesi
(tutanaklar_TUTANAK_TBMM_d02_c022_tbmm02022056)
Sarayköyü Müftüsü Ahmet Şükrü efendi {Beyaz kurdeleli)
Saraköy Emin Aslan bey (Beyaz kurdeleli)
Sarayköy Rıza bey oğlu Hulusi bey (Beyaz kurdeleli)
Sarayköy Tavaslızade Ömer hey (Beyaz kurdeleli)
Sarayköy kazası Malmüdürü Hüseyin Avni efendi (Beyaz kurdeleli)
Sarayköy kazası tahsildarlarından Şefik efendi (Kırmızı kurdeleli)
Sarayköy kazasının Balâ mahallesinden marangoz Lütfi usta (Kırmızı kurdeleli)
Sarayköy kazasının Aşağı mahallesinden Kâtipzade Tahsildar Yusuf efendi (Kırmızı kurdeleli)
Sevgili Eğitimci-Araştırmacı Yazar Hasan Kallimci hocamızla yazışmalar ve Tahsildar Yusuf Efendiye ilişkin aktarılan bilgiler:
- Hasan Kallimci
- Atila merhaba, nasılsın? Gerali köyünden Tahsildar Yusuf Efendi'nin fotoğrafını paylaştın bir ara... Fakat hakkında bilgi vermedin. Sanırım Sarayköy Cephesindeki Milli Mücadele'de hizmetleri var. Hayatı ve bu yönü ile ilgili bilgi verirsen, Sarayköy kitabına alacağım. Tabii Sarayköylüler gruplarında da paylaşmanı beklerim. İyi akşamlar.
- TC Atila Girgin
Sevgili hocam, Tahsildar Yusuf efendi aslen Sarayköy kökenli Hacıkatipler adlı sülaleden oluyor. Onunla ilgili bir blog'um var. Orada ayrıntı sundum. Ve hatta Sarayköyden kurtuluş evresinde savaşa katılanlara kırmızı şeritli , yönetsel olarak çalışanlarada beyaz şeritli istiklal madalyası verilmiş. Karara ilişkin meclis tutanaklarını içeren resmi gazetenin ilgili sayfalarınıda resim ve yazı formatında aktarmaya çalıştım. Yusuf Efendi annemizin dedesi oluyor. Geralili değil. Gerali kökenli olan rahmetli babacığım. Tahsildar Yusuf Dedemizle ilgili blogta yazdıklarım dışında fazla ayrıntı veremiyorum. Onu anımsaması gereken yakınlarımın çoğunu yitirmiş durumdayım. Halen hayatta olan 86 yaşındaki teyzeciğimiz bile onu anımsayamıyor. Onun dedemizin kucağında diğer torun Behçet Çakırla olan fotoğraf karesinde bile 1926 doğumlu teyzem Fatma Ünlütürk 3, Behçet ağabey 1 yaşında. Evlatlarının tamamı rahmetli olmuş durumdalar. O güzel anları ve yılları ve o mücadele günlerine ait ayrıntıları öğrenme şansımız artık yok. Kabri Büyük Mezarda Çınar ağacının yanındaki kulübenin hemen arkasında Necip Önderlerin mezarlarının bitişiğinde. Rahmetli Dedemiz, Hafize Ninemiz ve kızlarından Macide ve Haticenin mezarları bir arada. Mezar taşı üzerindeki eski yazı kitabeyi okutmak istedim.ve hatta fotoğrafınıda çekip eski yazı bilenlere okutmak istedim. Sarayköyde okumayı bilen çıkmadı. Bu eski Osmanlıca, yeni yazıyla anlamının ne olabileceğini bilemeyiz dediler. Ben yeni mezar taşıda koydurdum kabri başına, eski yazısıda özgün haliyle ayak ucunda dikili duruyor. O yazıdanda bazı ayrıntılara erişebilirmiyiz. O yazının dökümü konusunda yardımınız olursa sevinirim. Uğraşınızda kolaylıklar dilerim. Yazışmak ve görüşmek dileğiyle.
- Hasan Kallimci
- Atila, teşekkürler. Osmanlıca yazılı mezar taşının fotoğrafını bana gönderirsen, onu üniversitemizdeki sanat tarihçisi hocalarımıza okuturum. Yusuf dedenizle ilgili bilgilerin Sarayköy Yazıları kitabına girmesini isterdim; ne var ki her şey zamanında düşünülmüyor. Otuz- kırk yıl önce sen de bugünkü gibi düşünmüş olsaydın, nice hatıralar derlerdin. Keşke demenin faydası yok; hiç olmazsa bu bilgileri değerlendirelim. Milli Mücadele günlerinde, Ahmet Şükrü Efendi, Şeyh Tahir Mehmet Efendi, Adöv Ayşe gibi büyüklerle beraber Yusuf dedenizin de mezarı ziyaret edilmeli diye düşünüyorum. Belki Belediye önündeki meydana büstleri de dikilebilir zamanla... Tekrar teşekkürler, selamlar...
- Hasan Kallimci
- Atila, Yusuf dedenizin bir resmini ve mezarının resmini kopyalayıp kaydettim. Sayfadaki bilgileri de kaydettim. Ancak resimler küçük, büyütülmüyor. Sen orijinal haliyle gönderirsen resimlerin değerlendirilmesi ve özellikle mezar taşının okutulması kolaylaşır. Ah, bir de Milli Mücadele ile ilgili hatıralarından bir kısmı olsun kaydedilmiş olsaydı. Selamlar.
- TC Atila Girgin
- Sevgili Hocam, sevgili dost, iletilerinizi dikkate alarak, kısa sürede erişebildiğim değişik fotoğraf karelerini gmail ileti adresinize gönderdim. Umarım yararlı olacaktır. Benim Sarayköy'e geldiğim günlerde okutmaya beceremediğim o eski Osmanlıca yazının içeriğini bende çok merak ediyorum. Gerçekten önemsenecek, saygı duyulacak, Sarayköy için oldukça yararlı uğraşlar içerisindesiniz. Sağ olun, var olun. Benim içinde sürpriz olacak. Uğraşınıza saygı duyuyor, kolaylıklar diliyorum. Dost selamlarımla.
- Hasan Kallimci
- Sene 1337 El-merhûm ve'l-mağfûr Akkoz Oğlu Çerkes Abdullah Ruhuna fatiha.
- Hasan Kallimci
- Atila, ekte gönderdiği taşı PAÜ tarih profesörüne okuttum; taş Yusuf dedenin değil. gmail adresine bu bilgiyi gönderdim, ancak gönderilenler kısmına baktığımda göremedim. Ulaşması için bir de buradan gönderiyorum. Selamlar.
- Hasan Kallimci
- Gönderdiğin diğer Arap harfleri ile yazılı taşlar da aynı olmalı...
- TC Atila Girgin
Sevgili hocam, işte sorun burada. İnanın dedemizin kabri diye 1926 doğumlu torunu teyzem Fatma Ünlütürk ile beraber Sarayköy mezarlığının altını üstünü getirerek , Hafize ninemiz, ve Hatice ve Macide büyük teyzelerimizin mezarlarını bulunca ve Ninemizin bitişiğindede bu mezarı bulunca mevcut kabrin dedemizin olabileceğini düşündük. Dedemizin 1928/29/30 yıllarından birinde öldüğünü Teyzem büyüklerinden aktarıyor, ama hepsi o kadar. “Evlatçığım bende o zamanlar 3 yaşlarındaydım, başka bir şey hatırlamıyorum” diyor. Sarayköy Nüfus idaresinden torunu olarak nüfus kaydını öğrenmek istedimse de, Belli bir yıl sonrası kayıtların bilgisayara aktarıldığı, öncekilerin tüm dosyalarının Ankara ya gönderildiği bilgisini aldım. Anlayacağınız Kütüğün Sarayköy de olmadığı söylendi. Ayrıca dedemiz 1930 yılı ve öncesinde vefat etmiş olduğundan, ve soyadı yasasıda o yıllarda henüz çıkmadığından dedemizin soyadı da yok diye düşünüyoruz. Yalnız 1950'li yıllarda vefat eden ninemizin mezar taşında yazıcı soyadını görünce, demek ki dedemizin mesleğiyle ilintili olarak, yasa çıkınca Hafize Ninemize böyle bir soyad verilmiş olmalı diye düşündüm. Yada dedemizin mezarı üstüne daha sonradan kaydını bildirdiğiniz rahmetli kişinin gömüsü konulmuş olabilir mi diye de düşünmekteyim bu bildiriminiz sonrası,ama bu da bildirilen tarih sonrası pek olası değil. Dedemiz ya burada ninemizden önce aynı yerde toprağa verilmiş olabilir ya da başka bir yerde olabilir ya da toprağın altında herhangi bir köşede sonsuz uykusundadır diye düşünmekteyim. Bu konuda Sevgili Sarayköylü dost ve hemşehrilerimizden yardımcı olanlar olursa tabiiki teşekkürlerimi şimdiden sunar yardımlarını beklerim. Sözün özü, zaman çok bilgileri, yaşam öykülerini ve anıları silip, süpürdüğü için, kişilerin tanıklığına başvurma şansım, hiç ama hiç yok. Değil Sarayköy halkı, öz yakınları bile bihaber olduktan sonra varın değerlendirin siz ötesini. Bizlerin unutkan bir toplum olmamızın en yakın kanıtlarını ben kendimde yaşamış, görmüş bulunuyorum. Sevgili hocam, katkınız için teşekkür ederim. Dedemizin resmi kayıtlardaki, meclis tutanaklarına geçen ender sayıdaki Sarayköylü Yurtsever arasında bulunuşunun kanıtı olan istiklal madalyası bile benim için bir onurdur. Bu tarihin belleğine yazılmış bir kere bu onur bizlere yeter diyorum. Yine ne üzücüdür ki, o onur madalyasının bile durumu mechul. , Halen 4 ve 5 . kuşak yakınları arasında yaptığım incelemede, değil madalya, dedemizden bile bihaber kuşaklar olduğunun üzüntüsünü yaşıyorum. Sizlere saygılar sunuyor, uğraşınız da kolaylıklar diliyorum.